HANGİ BAYRAMI KUTLUYORUZ!

Bayram denilince insanın aklına birlik, beraberlik, içerisinde, bir olayı, önemli bir konuyu sevinç ve mutluluk ile kutlamak geliyor.

Adına bilmem ne bayramı dediğimiz bu bayramların birçoğu da artık görüntü ve usulden kutlanan bayramlardan oluverdi.

Tıpkı bugünkü Basında Sansürün İlk Kez kaldırılışının 108. Yılında,  24 Temmuz Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü gibi.

Ne güzel kutluyoruz! Bir iki klasikten basın açıklaması o kadar.

Gazetecilik belki de tarihin en güç döneminden geçerken, mesleğin çilekeş çalışanları da, patronları da ayakta kalma adına zorlu bir sınav veriyorlar. Hele hele Anadolu can çekişiyor. Psikolojik ve fiziksel şiddet gazetecileri tehdit etmeye devam ediyor. Kamuoyunu bilgilendirme adına olayları izlerken, takip ederken, yazarken, küfür, hakaret, tehdit işitiyor, hırpalanıyor, dayak yiyor. Failleri bulunmuyor. Bulunanlar ise nerede ise ceza bile almıyor. Göstermelik birkaç ay.

Emperyalizmin herkesin bildiği meşhur bir taktiği vardır. Parçala, böl yönet. İşte bu doktrin temelinden baktığında basın sektörü de nasibini iyice almış!

Ulusal basın havuz medya ve muhalif medya diye ayrılmış. Yerel basın ise her kentte sayıları üçe, beşe, ona çıkmış sözüm ona basın dernekleri. Adı bilmem ne haber ya da bilmem ne medya olmuş tek kişilik internet haber siteleri. Eline cep telefonunu almış, kamera bir de mikrofon almış basın içindeki sosyal medya içerik sağlayıcıları.

Üstüne üstlük Basın İlan Kurumu'nun, Radyo Televizyon Üst Kurulu'nun yasalarını hiçe sayanları görmezden gelen Siyasetçilerinden, Valisine, STK Başkanları!

Her platformda söylüyoruz. Bakkalın, manavın, berberin nasıl bir Meslek Odası varsa basının da olmalı. Üyelik zorunlu olmalı. Tercih ne yönetimi ele geçirmişlere, ne de mesleği yapanlara bırakılmamalı. Çünkü Meslek Odası olur ise, ses tek çıkar. Güçlü çıkar. Gür çıkar. Ama nerde. Kimin umurunda. Meslektaş olarak sen yeterince istemezsen neden sana versinler ki!

Ne güzel böyle değil mi?

Basını kendi sesi gibi kullananlar ve kullanmaya çalışanlar.

Basını sözüm ona tetikçi tutmaya çalışanlar.

Basını gel deyince gelen, git deyince giden yapmaya çalışanlar.

Basını yaz deyince yazıp, sil deyince silen görmeye çalışanlar.

Canı sıkıldığında hakaret, küfür edip, canı sıkıldığında tartaklamaya çalışanlar.

Geçtiğimiz günlerde yıllardır Karabük’teki ticaretinden epey para kazanıp tüccarlıktan iş insanlığına yükselen bir ticaret erbabımız yeni işyerinin temelini atmış. Valilik Basın Halkla İlişkileri haber reklamını yapmasa nerede ise basında hiç yer almadı. Güya gönül de koymuş!

İyi de bunca yıldır Allah verdi ticaretinden sen basına ne kadar destek oldun. Kaç defa reklam verdin. Dünya da bunca yazılı, işitsel ve görsel basına reklam verenler hata mı yapıyor? Herkesin bildiği arabadır, bankadır, giyim, yiyecek sektöründeki birçok firma niye reklam verir? Hiç bunları düşündün mü?

Yerliyiz bizi üç harflilere ezdirmeyin diyen Marketler.

Envaı çeşit marka Mobilya mağazaları,

Giyim, kuşam sektörü.

Daire fiyatlarının milyonlarla ifade edildiği günümüzdeki inşaat firmaları.

Tüketim sektöründeki binlerce mağaza, dükkânlar.

Vs. vs. vs.

En son ne zaman reklam verdiniz?

Ne zaman basına abone olup destek oldunuz?

Hele hele siyaset ve cemiyet içindekiler.

Nerede ise her gün basın bildirisi gönderenler.

Yahu biz bunları yayınlayınca devlet bize para vermiyor ki!

Allah’tan geçmiş yıllarda yazılı basın için Basın İlan Kurumu oluşmuşta Karabük’teki iki gazetemiz resmi ilan paraları ile rahat nefes alıyor. Ya diğerleri!

Sözün hülasası bugün birazda zülfüyâra dokunduk. Eğer kutlanacak bir bayram var ise gelin hep birlikte kutlayalım.

Editör: Sait Alıcı